Salı, Mart 15, 2016

İlk Erbil Başkonsolosu Selcen: Dış siyasette ergenlik hülyaları var: Suriye ve Irak gelişmeleri, bildiğimiz anlamda cumhuriyetin sonunu hazırlayabilir!

Çok uzun ama epeyi ironik bir başlık oldu.
Başlıktan başlayarak parça parça gidecğiz:
Türkiye emperyalizmi, ergen değil, olsa olsa prematüre olabilir.
Yapan taraf, yolun sonunda olduğu için de, yaptığı tüm hatalar ona yazar, böylelikle ders kalır geriye ama bedel kalmaz. TC kolay çark eden bir ülkedir malumunuz.
Cumhuriyetin sonunu, AKP’nin kendisi hazırladı. Bile ve isteye. Aralık 2013’te. Dolayısıyla Suriye ve Irak savaşçıkları (Musul ve Kobane), 1. Cumhuriyet’in sonundan çok, 2. Cumhuriyet’in başı olabilir.
"PYD'nin silahlı kolunun YPG olduğu aşikar, bunu değiştirmeye çalışmak, Türkiye'nin önceliği değildir."
Boş önerme. TC’nin yapmaya çabaladığı şey, şu an için YPG-PKK işbirliğini kesmek ve engellemek.
“... bu kantonlar birleşecek diye bir ulusal tehdit algılamanın da bir anlamı yok,...”
TC, Hatay-Irak arasında sürekli bir Kürt şeridi istemiyor, tam tersine boş alan ve tampon bölge istiyor.
“Birçok yabancı meslektaşım hep şunu sordu: Acaba gizli bir mutabakat mı var? Böyle bir gizli mutabakat yoktu; göreve başlarken, benim de kendime koyduğun hedefler vardı. Tabii ki arkamızda bir siyasi irade olmasaydı, bunlar mümkün olmazdı. Ama ben uygulamada üslup bakımından katkı yapmış olabilirim. Kendimize somut hedefler koyduk.”
Aklıma İlnur Çevik geliyor ve başka şey diyemiyorum. Zaman’ı değil çünkü.
“Türkiye dışındaki Kürtlerle yakınlaşma, bir stratejik hedef olarak görüldü.”
Hayır. Talabani yerine, Barzani tercih edildi. Öcalan ve Müslim, zaten reddedilmişti. Yani, 4 Kürt’ten 1’i yeğlenmiş oldu.
“En son Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın Kerkük boru hattındaki aksamayla ilgili yaptığı açıklamada, ‘Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ tabiri kullanıldı. Şimdi bir yandan Barzani’yi Ankara’ya getirip doğru bir uygulama yaparken, öte yandan da konuyla siyasi açıdan doğrudan ilgili olmayan teknik bir bakanlığın eski terime geri dönmesi tuhaflık.”
İyi de Irak, hala egemen bir devlet. Bunu devlet elemanı olarak söylüyorsa, gerçekten kıllandırıcı. Uluslararası politika ve ABD açısından terim, doğru terim çünkü.
“İran bizim yardımımıza hemen koştu askeri olarak, ama Ankara gereken refleksi gösteremedi.”
Ha ha ha. Bunu Irak Kürtleri söylemiş. Ne bekliyorlardı? Aport deyince, gelinmesini mi? Barzani, neden Kobane’ye gidemedi o zaman ve 3 bin sivilin ölümüne katkıda bulundu? İran, şu an Barzani’den Kuzey Irak’ın yarısını isteyen Talabani’yi tutuyor ayrıca.
“IŞİD Musul’u aldığında, Ankara’nın IŞİD’i Türkiye açısından ulusal bir tehdit olarak değerlendirmemesi çok gerçekçi değildi.”
Tehlike ama ulusal değil. AKP’nin kullanmayı sevdiği, ayakçı bir tehlikedir IŞİD TC için. IŞİD, Musul’u aldığında, çoğunluk olan Araplar tepki göstermedi ki ayrıca.
"Sünni birlik fikri gerçekleri yansıtmıyor. Ben 2003’te Bağdat’ta göreve başladıktan bir ay sonra büyükelçiliğimize intihar saldırısı yapıldı. El Kaide tipi bir saldırıydı. Biz Sünni Arap mahallesindeydik, cephemiz yıkılmış, ölümden dönmüşüz, mahalle halkı, saldırıdan sonra sevinç gösterileri yaptı.”
Aha, sonunda doğru bir laf. Ancak, o zamanda 2003 imiş. Çook önce. Araplar 50 kere fikir değiştirmiştir 13 yılda.
“Uğur Ziyal’ın bir değerlendirmesi vardır. Birincisi Türkiye Ortadoğu’dadır ama Ortadoğulu bir ülke değildir. İkincisi, Türkiye Arap ülkeleri ile iyi ilişkiler kurar ama Araplararası konuların hiçbirine taraf olmaz.”
AKP bunları değiştirdi. Ancak, AB’den vazgeçmek, Doğu olmak, ŞİÖ müracaatı, bunlar demek olur zaten. Ayrıca, Irak-Kuveyt Savaşı’na Özal zamanında taraf olmuştuk: 1 koyup 3 alacağımıza, babayı almıştık. AKP’ye de, ilk etapta aynısı olacak, azıcık oldu bile. Böylelikle de, prematüre emperyalizm matüre olacak, yani olgunlaşacak.
“Suriye, Bulgaristan’a göre biraz daha az devlettir, ben ona göre ilişki kurarım.”
Son zamanlarda duyduğum en güzel deyim: Az devlet. Evet, artık  0,00 ila 1,00 olasılık arasında devlet olan 300 parça var. % 50 devlet olanla, % 50 ilişti kurmak pek yanlış değildir: % 100 olursa kötü, % 0 olursa pas geç onu. Türkiye’nin uğraşması gereken en az 40 bela-devlet var: Köstence, Gagavuzya, Dobruca, Gümülcine, Acaristan, Nahcıvan hariç üstelik, gün gelip onlar da ayağımıza dolanacak.
“Bugün artık uygulanması mümkün olmayan vize serbestliği sayesinde İstanbul bir cazibe merkezi olarak sunulabilir.”
Unutun şu Beyrut hayalini. Beyrut sonunda ne oldu belli, İstanbul da öyle olur.
“Şu an Suriye, Irak, İran, Rusya, Bulgaristan, Ürdün, Ermenistan ve hatta ABD ile ciddi sorunlar yaşıyoruz. Bunu dış politika bağlamında nasıl yorumlarsınız? : ‘Varoluşsal sınama’”
Emperyalist sınanma diyeceğine, varoluşsal sınanma demiş. Sonuçta, emperyalist olmadan var kalamayacağımıza göre, uzun vadede belki doğru bu deyim.
“Taraf olmamak dediniz, neden taraf oldu Türkiye sizce?: Bence dengeyi Arap Baharı bozdu.”
Teşekkür ederim. Aynen öyle.
“... bir Amerikan sözü vardır, ‘varsayımlar bütün hataların başlangıcıdır’ diye.”
Maalesef, o lafı diyen ABD için de böyle, TC için de böyle. Ya da: Aç tavuk, kendini buğday ambarında görür. Ortalıkta, ne buğday kaldı, ne tavuk, ne de ambar. Gitti canım Dünya barışı.
“Kürt akraba topluluklar, Türkiye sınırı dışında yaşayan Kürtler diyelim, bunların kendilerini ifade ettikleri, mecburen ya da isteyerek katıldıkları silahlı oluşumlar var, çeşitli siyasi teşkilatlar var.”
İşte, dönüp dolaşıp Çevik’e geri geldik. Orada petrol var ya, bunların da gözünde yeşil dolarlar var ya. Başka şey görmüyorlar. Yahu adamlar, 100 yıldır 4 ülkeyle de (Suriye, Irak, İran, Türkiye) savaşıyorlar. İsteyerek sürdürdükleri bir savaş bu. Bağımsızlık peşindeler. O kadar.
“Ya da “Biz Başika’ya Musul’u kurtarmaya girmiştik” gibi açıklamalar bana göre Türk dış siyasetine zarar veriyor.”
Cahilce bir söz. O zaman niye ABD, şu an TC ile birlikte Musul’a girecek? Kore’de yaptığımızı yapıp, beleşe ölelim diye.
“Daha gerçekçi, mütevazı ve ayakları yere basan bir dış politikaya dönmek gerek.”
10 yıl boyunca, bilfiil yangına benzin döken biri için, pek yakışıksız laflar.
“Ne olacak o zaman?: Benim şu anda görebildiğim, bir anlamda duvara toslanmadan bir değişiklik olmayacağı yönünde.”
Ne ABD, ne de TC için 1 kerenin yetmeyeceği / yetmediği kanısındayım. 10 kere de belki ayarlar. Şu an üçüncüde sayılırlar.
“AKP döneminde güdülen Ortadoğu politikasında geldiğimiz noktayı nasıl tarif edersiniz?: Etkisiz. Çünkü amaç, Ortadoğu’da etkinin artmasıydı, böyle bir etki yok.”
Ha ha ha. Meali: Beni kullandılar ve attılar. Yeni adamlar ve yeni yöntemler kullanıyorlar, ben parasız kaldım. Böğaa...
“... şampiyonlar liginin parçasıyım derken, zoraki ittifak yapılan bir Ortadoğu ülkesine indirgendik.”
İyi de, ikisi birbirini engellemiyorlar ki... Seninle işbirliği yapanların bunu isteyerek yapması gerekmiyor ki. Bakınız ABD.
Ek:
Buradan anladığımız genel durumlar şunlar:
Kimse durumu bilmiyor ve anlamıyor. İpler kimsenin elinde değil. Aynı bölgenin sürekli el değiştirmesi gibi, durumlar da sürekli pozisyon değiştiriyor. Küçük iç savaşlarda böyle olması olağan zaten.
Aydın Selcen’e buradan çok teşekkür ediyorum: İçeriden bilgi verdiği için, genel durumun kontur çizgileri çok çok belli olmuş.
Ayrı düşüncelerde olmamızın önemi yok. Tıpkı AKP ile aynı düşüncede olmamızın öneminin olmadığı gibi.
Yani:
Entellektüel bağlanmaz, bağlanırsa entelejensiya olur.
Yani:

Yaz kitabını çekil kenara Selcen. Bırak, hesabı yarınlar yapsın. Yol daha çok çok uzun henüz.

Hiç yorum yok: